K Ü R S E K Ö Y Ü
 
  Ana Sayfa
  ŞEHİTLERİMİZ
  Köyümüzün Tarihçesi
  => Adetlerimiz
  => İnanmaya Dayalı Geleneklerimiz
  => Batıl itikatlar
  => HALK METEOROLOJİSİ
  => Söze dayalı folklor ürünleri
  => Türküler
  => Çocuk Tekerlemeleri
  => Efsaneler
  => Bilmeceler
  => Ağıt
  => Masallar
  => Maniler
  => Ramazan Manileri
  => Mustafa Taşdemirden Tekerlemeler
  TÜRK tarihi
  TÜRK BÜYÜKLERİ
  ALTIN NASİHATLAR
  DÜĞÜNLERİMİZ
  Resimler
  Canlı Radyo ve TV
  Telefon Fatura Sorgulama
  Oyun
  SEVİLEN KLİPLER
  ŞİİR KÖŞESİ
  FIKRALAR
  RÜYA TABİRLERİ
  RESİM GALERİSİ
  Ziyaretçi defteri
  İstatistik sonuçları
  VİZYONDAKİ FİLMLER
Bugün 3 ziyaretçikişi burdaydı!
Adetlerimiz

A D E T L E R

 

Adetler , bildiğimiz gibi halk arasında yaygın olan ve nesilden nesle aktarıla gelen ,çeşitli çevrelerce doğru veya yanlış,iyi veya kötü olarak değerlendirilebilen davranışlardır.Halk arasında genellikle doğruluğu veya yanlışlığı pek düşünülmeden atalardan görüldüğü biçimi ile aynen uygulanan bu davranış biçimlerinin,toplumun kültür seviyesinin yükselmesi ile gittikçe süzgeçten geçirildiğini çalışmalarım sırasında gözlemiş bulunuyorum.Artık gelenek ve görenekler ne olduğu,niye olduğu düşünülmeden körü körüne uygulanan kesin kurallar olarak alınmıyor halk arasında.Tabii ki bu genellikle gençler arasında böyle.Yaşlılar arasında bunun tersini gözlemek elbette mümkün.Şunu belirtmek istiyorum;aşağıda anlatacağımız adetler,radyo ve televizyonun da etkisi ile olsa gerek,halk arasında bugün artık sadece söylenmektedir.Anlatılırken takınılan tavırdan artık bunlara pek inanılmadığı anlaşıldığı gibi bu,anlatıcılar tarafından da açıkça ifade edilmektedir.

 

Bununla birlikte,yanlış olmadığına inanılan bazı güzel adetler de çok kuvvetli olarak canlılığını sürdürmektedir.Adetleri doğru veya yanlış,inanılan veya inanılmayan ama halk arasında söylenen biçimleri ile buraya vermeye çalışacağım.Bunların bir kısmı canlılığını kaybettiği halde bir kısmı korumaktadır.

 

DOĞUMLA İLGİLİ ADETLER

 

Doğum olacak evde çocuğun doğumuna yakın,aile bireyleri arasında bir heyecan,bir telaş başlar.Herkes yeni doğacak bebeğin erkek yada kız olacağı hakkında yorumlarda ve isteklerde bulunur.Erkek veya kız olacağına göre düşünülerek konulacak isim belirlenir.

 

Köyde görevli ebe bulunduğundan doğum öncesi rahatsızlıklarda ve doğumda ebenin yardımı sağlanır.Tehlikeli durumlarda,köy ebesinin de tavsiyesine göre şehirdeki doğumevine başvurulur.

 

A-) ANNE İLE İLGİLİ İYİ VE KÖTÜ İNANIŞLAR

 

Yeni doğum yapmış kadının evde yalnız bırakılması iyi değildir.Yalnız bırakıldığında,çocuğun periler tarafından değiştirileceği söylenir.Annenin yalnız bırakılması gerektiğinde,kapının iç tarafına bir demir parçası konulur.Yahutta annenin üzerine demir parçası alması gerekir.Bunun için çoğunlukla şalvarın uçkuruna anahtar bağlanır.Yoksa peri veya şeytan gelir denilir.

 

-Yeni doğan çocuk anneye benzerse,anne için,hamileliğinde aynaya çok bakmış denilir.

-Doğum yapmış iki kadın kırk günden önce karşılaşırlarsa üzerlerinde çatal iğne varsa değişirler.Aksi halde kırkları karışır,çocuklar hastalanır.

Doğum yapmış iki kadın kırk günden önce karşılaşırsa çocukları hastalanır.Bu karşılaşmada çocuğunu ilk önce ayağa diken kadının çocuğu hasta olmaktan kurtulur.

-Loğusa iken ölen kadın şehit sayılır.

 

B-) ÇOCUKLA İLGİLİ İYİ VE KÖTÜ İNANIŞLAR

 

-Erkek çocuklar genelde dayıya,kız çocuklar ise halaya benzer diye söylenir.

-Yeni doğmuş çocuğa,ilk anne sütü doğumdan sonra üç ezan vakti geçirilerek verilirse çocuk sabırlı olur.

-Çocuk doğumdan kırk günlük oluncaya kadar ağlamazsa kırk günden sonra çok ağlar.Şayet kırk günlük oluncaya kadar çok ağlarsa,kırk günlüğü geçtikten sonra ağlaması azalır.

-Çocuğun kesilen göbeği,cami duvarının taşları arasına konulursa çocuk dindar olur. 

-Çocuğun ilk defa yirmi günlük olduktan sonra yıkanması gerekir.Çocuk daha önce yıkanacak olursa hastalanacağı söylenir.

 

Yirmi günlük iken yapılan bu ilk yıkamaya “ yarı kırklanma “ çocuğun yıkandığı suya bir miktar tuz atılır.Kokmasın diye çocuğun ağzı koltuk altları ve kasıkları tuzlu suyla silinir.

 

Çocuk kırk günlük olmadan yıkanıp dışarı serilen çamaşırlarının üzerine güneş batması iyi değildi, hastalık yapar.

 

Bebeğin çamaşırlarının gece dışarıda bırakılması iyi değildir.Çamaşırlar ay görürse çocuk ishalden kurtulmaz.

 

Küçük çocuğun ağzına tükürülürse, tüküren kişinin özel yetenekleri çocuğa da geçer.

 

İSİM  KOYMA

 

Yeni doğan çocuğa isim verilmesi de bir tören niteliği taşır. Çocuk üç günlüğü geçtikten sonra üzerinde anlaşılan isimle adlandırılır.

 

Bu tören de şu şekilde yapılır;  çocuğun yakın akrabalarından  en yaşlı erkek,uygun kimse yoksa köy imamı tarafından çocuğun yanında üç defa ezan okunarak kulağına üç defa verilmek istenen adı ile seslenilir Bu sırada çocuğun yüzünde bir örtü vardır. Tören bitince bu örtü kaldırılır.İsim koyan kişi                           “ biz adını verdik Allah da yaşını versin “  diye dua eder. İsim koyana havlu, mendil gibi hediyeler verilir.

 

İsim koymada genellikle , çocuğun ölmüş olan yakın akrabalarının adları konularak onların hatıraları yaşatılmaya dikkat edilir , veya eski din büyüklerini ; Türk büyüklerinden kişilerin yaygın olan adları seçilir. Bunun yanında son zamanlarda köyde pek bulunmayan orijinal isimler (Köye göre orijinal Türk isimleri ) konulmaya özen gösteriliyor. Yine isim koymada kardeşlerin isimleri arasındaki ses benzerliğine dikkat edilir.Bu ses benzerliği akraba çocukları arasında da bazen sürdürülür. Örneğin kardeş çocukları  olan iki kişinin çocuk ve torunlarından oluşan yakın akrabalar arasındaki şu ses benzerliği (isimlerdeki ses benzerliği ) dikkat çekicidir.

 

Gülderen, Gülseren , Gülfen , Ergün , Erdoğan , Ercan , Gürcan ,Rıdvan ,İrfan ,Gürkan ,Erkan ,Serkan , İmran ,Osman , Nurhan , Ayhan ,Reyhan , Seyhan ....

Görüldüğü gibi isimlerin hemen hepsinin sonu –an veya  -en sesleri ile bitmektedir.Bunun gibi isimlerdeki  ses benzerliği daha birkaç ailede gelenek halindedir.

  C – ÇOCUKLA İLGİLİ DİĞER İNANIŞLAR

 

Yukarıda çocukla ilgili inanışların bir kısmını vermiştim.Burada da yine çocukla ilgili , bir tören veya tedavi şeklinde uygulaması yapılan inanışları vermeye çalışacağım. Buradaki inançların en belirgin özelliği  uygulamalı olmasıdır. Görüleceği üzere bunların ,içerisinde  çok ilginç olanları ve eski Türk geleneklerini yansıtmaları da vardır.

 -         KIRK  KARIŞMASI 

Bebek ilk bir iki ay içerisinde hastalanırsa , bebekle aynı günlerde doğmuş olan başka bir bebekle veya  herhangi bir hayvan yavrusuyla (Kedi , köpek ,ya da fare gibi ) kırkının karıştığına kanaat getirilir, çocuğun rahatsızlığı bundandır denilir. Çocuk kır ayırma töreni yapılıncaya kadar sürekli ağlar,rahatsızlığı geçmez.Çocuğun kırkının karışıp karışmadığını anlamak için bacaklarına bakılır. Çocuk sürekli olarak bacaklarını birbirinin üzerine atıyorsa , o çocuğun kırkı karışmış denilir.

 -         KIRK AYIRMASI

 

Kırkı karışmış çocuğun yakınları tarafından yapılır. Bir tören niteliği gösterir.Bunun için cumartesi sabahı güneş doğmadan önce kimse görmeden , devamlı akan yedi çeşmeden su toplanır. Toplanan suyun içerisine bir eleğin tersi ile bir miktar kül elenir. Daha sonra bunun içine üç yolun kesiştiği bir yerden alınmış üç küçük taş atılır. Bu su ile çocuk yıkanır.  Suyun dibinde  kalan kül bir bez parçasına sarılarak   çocuğun yastığının altına konulur. Şayet çocuğun kırkı karışmış ise ertesi günü , beze sarılı külden ince ince tüyler çıktığı görülür. Bu işlem üç cumartesi tekrar edilir. İlk hafta çok olan kıllar gittikçe kaybolur. Buna bakılarak hastalık gittikçe etkisini  kaybetti denilir.

 

Kırk ayırmasının başka bir yolu daha vardır. Bu da yine cumartesi günleri yapılır. Cumartesi sabahları güneş doğmadan  önce yapılması gerekir. Bunun için de , bir kap içerisine çocuğun annesi tarafından demir para atılır.Çocuk kapı eşiğinin üzerine dikeltilir.Ayaklarına kırmızı veya beyaz yün ipliği bağlanır.Kolunun da birisine kırmızı birine de beyaz ip bağlanır. Üzerine bir ferace (Ferace köy kadınlarının ev dışında  , normal elbiselerinin üzerine giydikleri uzun ve bolca ,siyah renkli giysinin adıdır.Özellikle Balıkesir yöresi köylerinde yaygın bir giyecektir.) örtülür. Kaptaki suyun bir kısmı feracenin üzerine dökülür. Çocuğa aynı sudan üç yudum su içirilir.Kalan suyun  evin köpeğinin üzerine dökülmesi gerekir. Daha sonra ferace kaldırılır. Çocuğun ayaklarında bağlı olan ipler kesilir.Bu sırada ipi kesenin yanındakilerden biri ;

-         Ne kesiyorsun ? diye üç defa sorar.  Tedavi yapan kadın da

-         “Kırk kesiyorum “ diye  üç defa tekrarlar.

Tedavi biter .Çocuğu alan annesi arkasına bakmadan hızla uzaklaşır.

 

AYDAŞ  KAVURMA

 

Aydaş kavurma da cumartesi günleri erken saatlerde yapılır. Üç yolun kesiştiği bir yere üç tane taş ,üzerine de boş bir kazan konulur.Çocuk kazanın içerisine oturtulur.Kazanın altına üç tane  kor yerleştirilir. Oralardakilerden birisi oklavanın (merdane) ucuna kırmızı bir bez parçası  dolayarak kazanı karıştırır gibi yapar. Başka birisi de suvacıya (Su kaplarını taşımak için kullanılan değnek) eşeğe biner gibi  biner.Eline üç tane çubuk(odun parçası) alır. Kazanın etrafında koşturmaya başlar.Bu sırada kazanı karıştırana :

-Ne kavuruyorsun ? diye üç defa  sorar

-Aydaş kavuruyorum , diye üç defa cevap verir.Dönen kişi

-Ben de kavururum, der ve dönmeye devam eder.Döndükçe de elindeki çubukları kazanın altına sokar. İş bitince çocuğu alan annesinin evine kadar arkasına bakmadan gitmesi gerekir.Kazan yine taşların üzerine ters kapatılarak işlem bitirilir.

Bu tedavi zayıf ve çelimsiz çocuklar için yapılır.Zaten “aydaş “ kelimesi de zayıf ,çelimsiz anlamında kullanılır.

 

ŞEYTAN DEĞİŞTİRMESİ

 

Bir iki ila altı aylık arasındaki çocuk zayıf ve çelimsiz olursa ve bu zayıflık da sürekli ise , çocuk için şeytan değiştirmesi olmuş denilir. Yaşlı kadınların anlattıklarına göre , eskiden , şeytan değiştirdiğine inanılan çocuk , cumartesi günü, eski elbiselere sarılarak  kuru hayvan kemrelerinin içine beline kadar gömülür.Şeytana hitap edilerek üç defa ;

-Al arığını ver bizim mısmılımızı , denir.Annesi çocuğunu alarak  arkasına bakmadan koşarak uzaklaşır.Ve böylece çocuğun iyileşeceğine inanılırmış.Bu adet bugün geçerliliğini kaybetmiştir.Bunu anlatanlar da bugün bu olaya gülmektedir.

 

 T U Z L U K

 

Bebek bir haftalıktan kırk günlük oluncaya kadar yapılabilen bir adettir. Cuma veya Pazartesi akşamı yaşlı kadınlar yemeğe davet edilir. Kadınlar toplandığında  çocuk, içerisine bir miktar tuz atılmış su ile yıkanır.Beleğine belenerek yatırılır.Daha sonra yemek yenilir.Yemekten sonra sofradaki bütün kaşıklar bir tabağa toplanarak hızla karıştırılıp takırdatılır . Bu sırada kadınlar hep birlikte :

-Oğlumuz (veya kızımız) çabuk dillensin, çabuk söylensin , denilir.Daha sonra sofra üç kez tavana doğru kaldırılıp indirilerek hep birlikte yine :

-Oğlumuz (veya kızımız) çabuk büyüsün , çabuk yürüsün, denilerek tören bitirilir.

 

YEDİ MEHMET EKMEĞİ

 

Yeni doğum yapmış ve sütü olmayan kadın için , evinde Mehmet adlı kişi bulunan yedi haneden , yarımşar dilim ekmek alınır.Ekmekler bir çobana verilir.Çoban, ekmekleri yedi tane çeşmede ıslatır. Getirip kadına verir Kadın bu ekmekleri yerse sütünün geleceğine inanılır.

 

BONCUK HASTALIĞI TEDAVİSİ

 

Boncuk hastalığı, çocuklarda görülen ateşli bir hastalıktır. Tedavi için,uzunca bir gül çubuğu, bir ucu koparılmamak şartıyla ikiye yarılır.Çubuğun iki ucuna kırmızı iplik bağlanır.Çocuk çubuğun arasından üç defa geçirilir.Bu geçirme esnasında hastalığın gül çubuğunda kaldığına inanılır.Gül çubuğu bir avul (çit) kıyısına mezar şeklinde bir çukur kazılarak gömülür.

 

TIKNEFES KESME

 

Üşütüp de boğazı hırıldayan çocuk için, tıknefes oldu denilir. Tedavi için, hasta olan çocuk, odun kesilen ağacın üzerine kesecekmiş gibi yatırılır. Tırpan veya balta ile yada bıçakla çocuğun ,önce başucunda , sonra ayak ucunda bir şeyler keser gibi alet ağaca vurulur.Bu sırada çocuğun annesi, işlemleri yapan yaşlı kadına :

 

-         Ne kesiyorsun ? diye  sorar.Yaşlı kadın da

-         TIKNEFES kesiyorum , diye cevap verir.

 

Aynı işlem üç defa tekrarlanır.İşlem bittiğinde , bıçak (kullanılan alet) fırlatılarak atılır.Çocuğun annesi çocuğu alarak arkasına bakmadan hızla kaçar.Çocuğun hastalığının geçeceğine inanılır.

 

YAKI

 

Küçük çocuk hastalıklı ve zayıf olduğunda başvurulan bir tedavidir . Büyükçe bir  şişe veya kalın bir tel parçası ateşte iyice kızdırılarak çocuğun göbek kısmının üzerine yanlama dokundurularak çocuğun bedeni yakılır.Yakılan yerin ya üç ya da yedi olması gerekir. Çocuğun yakılmış olan kısımlarına salça sürülerek bağlanır. Yakı yapılan çocuğun sağlam yapılı ve güçlü kuvvetli olacağına inanılır.

 

Önceleri köyde belirli kişiler (ocak aileler) tarafından yapılan yakı için çevre köylerden çok kişilerin çocuğunu yakı yaptırmak için getirdiği söylenir.Bu adet daha sonra yasaklandığından şimdi uygulanmamaktadır.

DİŞ ÇIKARMA

 

Çocuğun dişleri çıkmaya başladığında , eline varsa yeşil soğan veya sarımsak gibi yumuşak yiyecek şeyler verilir.Bunlarla çocuğun kaşınan dişleri ile oynaması sağlanarak ağlaması önlenir.

Yeni diş çıkarmaya başlayan çocuğun , dişi tek olarak çıkarsa ,çocuğun fazla yaşamayacağı , iki dişi birden çıkarsa yaşayacağı söylenir.

ÇOCUĞUN YÜRÜMESİYLE İLGİLİ ADETLER

 

Çocuk yeni yürümeye başladığında , varsa kendisinden bir büyüğü , yoksa komşu çocukları tarafından , Cuma günü sela ile  öğle ezanı arasında iki kolundan tutularak yürütülmeye çalışılır. Evin önünde çocuğa birkaç tur attırılır.Bu küçük törenden sonra şeker yada lokma dağıtılarak çocuklar sevindirilir.

Yine çocuğun çabuk yürümesini sağlamak amacıyla , çocuk odanın bir tarafına bırakılarak karşısına geçilip kucak açılır;” kucak kucak “ denilerek çocuk koşturulmaya çalışılır. Böylece,yakınının kucağına , düşmeden yetişen çocuk , hem düşmemiş olmanın sevinci hem de yakınının kucağına varmanın etkisi ile yürümeye alıştırılmış olur.

 

 

 

 

 

 

 

 
   
 
   
 
   
 
 

Hürriyet Sabah Milliyet
Star Cumhuriyet Radikal
Yeni Şafak Türkiye Gözcü
Akşam Zaman Posta
[Sitene Ekle]
 
VİZYONDAKİ FİLMLER  
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol